Ülkemizdeki cinayet vakaları maalesef giderek artarken, son günlerde yaşanan bir olay tüm ülke gündemini sarstı. Hamile bir kadının eşinin elinde feci şekilde hayatını kaybetmesi, cesediyle 10 gün geçiren kocanın tutuklanmasıyla birlikte, adaletin mücadelesini de beraberinde getirdi. Bu trajik olay, sadece ailenin değil, toplumun da derin yaralar almasına neden oldu. Olayın detayları ve gelişmeler dikkat çekiciydi.
Olay, geçtiğimiz günlerde bir şehirde meydana geldi. İddialara göre, 30 yaşındaki Murat A. ve hamile eşi Fatma A., evlerinde tartışma yaşadı. Tartışmanın büyümesiyle birlikte Murat A., eşi Fatma A.'ya saldırarak onu öldürdü. Kan donduran cinayet, mahalle sakinlerinin dikkatini çekmeden gerçekleşirken, Murat A. cesedi evin bir köşesine sakladı ve günlerce onunla yaşamaya devam etti. Olaydan sonra ise komşular arasında kötü kokular yayılmaya başladı. Kötü koku, polis ekiplerini harekete geçirdi.
Mahalledeki komşular, kötü kokunun kaynağını anlamaya çalışırken, Murat A.'nın davranışlarının garip olduğunu fark ettiler. Birkaç gün içerisinde artan kötü kokuya dayanamayarak, durumu polise bildirdiler. Olay yerine giden polis ekipleri, Murat A.'yı evin kapısında buldu. Kendisine yöneltilen sorulara temkinli yanıtlar veren koca, komşularının şikayetlerinin ardından evin içine giren polisler, inanılmaz bir manzarayla karşılaştı. Murat A.'nın eşi Fatma A.'nın cesedi, evin bir köşesinde çürümeye başlamış haldeydi.
Olay sonrası hemen gözaltına alınan Murat A., polise verdiği ifadesinde, eşiyle yaşadığı tartışmanın kontrolden çıktığını ve pişman olduğunu iddia etti. Ancak bu cümleler, hem cinayetin ağırlığını hafifletmedi hem de ailenin başına gelen trajediyi değiştirmedi. Olayın hemen sonrasında, Murat A., adli mercilere sevk edildi ve tutuklandı. Şimdi ise cinayet davasının nasıl seyredeceği merak konusu olmaya başladı.
Bu olayın hukuki süreci ve adaletin ne kadar hızlı sonuçlanacağı, toplumun bu konuda ne kadar duyarlı olacağı üzerine düşünceleri derinleştirirken, pek çok kişi ‘yaşanacak başka bu kadar trajik bir olay var mı?’ diyerek yanıt arıyor. Hamile bir kadının yaşamını kaybetmesi, sadece onun ailesi için değil, toplum için de büyük bir kayıp. Tüm bu yaşananlarla birlikte, kadına yönelik şiddet konusunun bir kez daha gündeme gelmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin boyutlarını açığa çıkarmakta.
Sorunun sadece bireysel değil, toplumsal bir mesele olduğunu unutmamak gerekiyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek, herkesin görevidir. Unutulmamalıdır ki, her bir hayat değerlidir ve her bir kayıptan sonra toplumsal ilgiyi artırmak, sosyal değişim yaratmak mümkündür. Tüm bu yaşananların ardından, gelecekte benzer olayların yaşanmaması için toplumsal bilinçlenme şart. Olayın ardından gelen tepkiler, bu konuda atılacak adımların ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Şiddet mağdurları için hayat kurtarıcı olan önleyici tedbirlerin alınması, toplumun bir parçası olarak herkesin üzerine düşen bir sorumluluktur. Artık koca ve kadın meselesi olarak bakılması gereken durum, emakarlık ve ahlaka kaydırılmamalıdır. Kadınların sesi olabilmek, toplumun her kesiminde mücadele edilmesi gereken bir konu. Gelişmelerin ışığında, adaletin yerini bulmasını diliyoruz. Source: