Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yılı, iki ülke arasındaki tarihsel süreçleri, siyasi dinamikleri ve stratejik işbirliklerini yeniden hatırlatıyor. Kurulan ilişkilerin sadece iki devlet için değil, aynı zamanda bölgedeki istikrar ve güvenlik açısından da ne denli önemli olduğu tarihin derinliklerinde saklı. Hem Asya hem de Avrupa'nın kavşağında yer alan bu iki ülke, zamanla değişen jeopolitik koşullar altında çeşitli işbirlikleri ve gerilimler yaşadı.
Rusya ve Türkiye’nin diplomatik ilişkileri, 1918 yılında Sovyetler Birliği’nin kuruluşu ile başlamış ve iki ülke arasında ticaret, güvenlik ve kültürel alanlarda köklü bir ilişkiyi beraberinde getirmiştir. 1920’lerin başlarında imzalanan Moskova Antlaşması, iki ülke arasında başlayan bu dostluk döneminde, sınır sorunlarının çözülmesine yardımcı olmuş ve ülkelerarası ilişkilerin temel taşlarını oluşturmuştur. Zaman geçtikçe ilişkiler, çeşitli diplomatik krizlere ve savaşlara sahne olsa da, ülkeler her defasında kriz sonrası yeniden bir araya gelmeyi başardı.
Tarihsel olarak bakıldığında, Rusya ve Türkiye, farklı ideolojilere ve yönetim biçimlerine sahip olsalar da, jeopolitik çıkarları onları birbirine yakınlaştırmıştır. Soğuk Savaş döneminde yaşanan gerilimler, bu ilişkilerde belirli bir duraksama yaratsa da, 1990’ların başından itibaren özellikle enerji alanındaki işbirlikleri, iki ülkenin ilişkilerinin yeniden canlanmasında etkili oldu. Ayrıca, karşılıklı ticaret hacmindeki artış ve yatırımlar, ilişkilerin sağlam temellere oturmasını sağladı.
Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, son yıllarda özellikle Suriye krizinin yol açtığı dinamikler ile yeniden şekillendi. Her iki ülke de, Suriye'deki durumu kontrol etme ve kendi stratejik çıkarlarını koruma amacıyla birlikte hareket etmeye başladılar. Ancak bu işbirliği, ülke dış politikalarının uyumlu olduğu anlamına gelmiyor. Zira, Türkiye'nin NATO üyeliği ve Batı ile olan ilişkileri, Rusya'nın etkisini dengeleme çabaları içerisinde kritik bir rol oynamaktadır.
Ayrıca, enerji alanında iki ülke arasındaki işbirlikleri de dikkat çekmektedir. TürkAkım Gaz Boru Hattı'nın inşası ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi projeler, Türkiye’nin enerji bağımlılığını azaltmaya yönelik büyük adımlar olmuştur. Bu projeler, aynı zamanda Rusya’nın da enerji ihracatını artırarak, ekonomik açıdan güçlenmesine ve uluslararası alandaki etkisini artırmasına olanak tanımaktadır. Bu durum, her iki ülke için kapsamlı bir kazan-kazan durumu oluşturmuş olsa da, Avrupa’da ve diğer bölgelerde farklı tepkilere neden olmuştur.
Sonuç olarak, Rusya-Türkiye ilişkileri, hem tarihsel sürecin bir yansıması olarak hem de günümüzün uluslararası politikaları açısından büyük bir öneme sahip. 105 yıllık bir geçmişe sahip olan bu ilişkiler, çeşitli zorluklara rağmen her iki ülkenin de kendi stratejik hedeflerini gerçekleştirmede önemli bir araç olmaya devam ediyor. Diplomatlar, akademisyenler ve uluslararası ilişkiler uzmanları, bu karmaşık ilişkilerin gelişimini dikkatle takip ederken, bölgedeki diğer ülkeler üzerinde oluşturduğu etkileri de gözlemlemektedir. Gelecekte bu ilişkilerin nasıl seyredeceği, Türkiye ve Rusya'nın global arenada nasıl bir denge kuracağı ile doğrudan ilişkilidir.
Türk-Rus ilişkilerinin daha da güçlenerek devam etmesi, karşılıklı ekonomik çıkarların yanı sıra, bölgesel güvenliğin de sağlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. Zira, dünya genelinde meydana gelen değişimlerle birlikte, bu iki ülkenin stratejik ortaklığı, hem Asya hem de Avrupa'nın güvenliğini doğrudan etkileyecek bir unsurdur.